Görüldüğü gibi hakikat, entellektüel bilinçle kavranılamaz.
Bu sır, çok kitap okuyarakta çözülemez.
"Okudum bildim deme, çok taat kıldım deme. Eri hakkı bilmezsen, bu boşuna emektir"
Er hakkı bilen kişidir.
Hakkı bilen kişi ise egosunu yenmiş yok etmiştir.
Sonsuz, hiçlik gerçeğini anlamak için ego ölmeli ve biz bir hiç olmalıyız.
Bir kalpte iki şey bir arada yaşamaz.
Ya o ya da ego için yer vardır.
Ve ego bizleri ancak acı ve göz yaşına boğarak gider.
Bu geride hiç bir şey kalmayıncaya kadar devam eden acı verici bir süreçtir.
Bu fena halidir.
Yok olmaktır.
Bu hal egonun hükmünü, kişinin benlik duygusunu tamamen kaldırır.
Fena içinde kişi bütün bütün yok olup gitmişken;
Allah, kendi varlığından ona yeni bir hayat verir.
Onu kendi boyası ile boyar.
Kişinin içinde ki ve dışındaki bütün vasıfları değiştirir.
Artık ölümün zaten alacağı, egoist benlik bırakılmış.
Mutlak benlik onun yerini almıştır.
Bu yolculuk insanın sonunda ölümü bile üç gün sonra duyulan bir kişinin ya da gökyüzündeki tek bir yıldızın yalnızlığı kadar büyük bir yalnızlığa iter.
Çünkü ego ancak tam bir ümitsizlik noktasına gelince teslim olur, bu teslimiyet acı vericidir.
Çünkü kişi kendini yutacak dipsiz bir uçurum açılmış gibi hisseder bu ölüm gibi gelir.
Ancak bu bir taraftan ölümdür diğer taraftanda o bir diriliştir, o doğmak için ölmektir.
Yolcu önce bilinç altının karanlıklarına dalar iç dünyamızın bu karanlığı gerçek benliğimizin tanrının şekilsizliğinin göz kamaştırdığı yerdir benliğimiz karanlıkta gizlenmiş bir ışıktır.